10 Haziran 2014 Salı

Yeşil İktisat: Ekolojik Krize Karşı Koymak

Bugün, küresel karbon dioksit gazı konsantrasyonunun 400 milyonda bir parçacık (ppm) seviyesine yükselmiş olması, ekonomik büyümede küresel sınırların aşıldığının yalın bir göstergesi. Endüstri devrimi öncesinde bu değer 280 idi. Yaşanabilir ve yönetilebilir bir iklimsel değişim için 350 ppm değerine çekilmesi gerekiyor. Tarımda kimyasal gübre ihtiyacını karşılayabilmek için, doğal süreçlerle atmosferden toprağa bağlanan azota ilave olarak, bunun %60 kadarını endüstriyel işlemlerle toprağa bağlıyoruz. Sonuç, su kirliliği, ekosistemlerin vasıfsızlaşması ve tekrar, iklim değişikliği. Su döngüsü iklim değişikliğinden etkilendiği kadar, kalkınma ve altyapı çalışmalarından da etkileniyor. Kullanılabilir suyun coğrafi dağılımı giderek daha da eşitsiz hale geliyor. Hassas ve biyolojik olarak üretken ekosistemlere zarar vermeden ekebileceğimiz tarımsal arazilerin tümünü kullanıyoruz ve artan girdi oranlarına karşın tarımsal üretim artışı durağanlaşıyor. İnsan nüfusu büyüyor, kişi başına tüketim talebi artıyor fakat su, gıda, enerji kaynaklarımız; barınma koşullarımız tehlike altında.