Bugün, küresel
karbon dioksit gazı konsantrasyonunun 400 milyonda bir parçacık (ppm) seviyesine
yükselmiş olması, ekonomik büyümede küresel sınırların aşıldığının yalın bir
göstergesi. Endüstri devrimi öncesinde bu değer 280 idi. Yaşanabilir ve
yönetilebilir bir iklimsel değişim için 350 ppm değerine çekilmesi gerekiyor. Tarımda
kimyasal gübre ihtiyacını karşılayabilmek için, doğal süreçlerle atmosferden
toprağa bağlanan azota ilave olarak, bunun %60 kadarını endüstriyel işlemlerle
toprağa bağlıyoruz. Sonuç, su kirliliği, ekosistemlerin vasıfsızlaşması ve
tekrar, iklim değişikliği. Su döngüsü iklim değişikliğinden etkilendiği kadar,
kalkınma ve altyapı çalışmalarından da etkileniyor. Kullanılabilir suyun
coğrafi dağılımı giderek daha da eşitsiz hale geliyor. Hassas ve biyolojik
olarak üretken ekosistemlere zarar vermeden ekebileceğimiz tarımsal arazilerin
tümünü kullanıyoruz ve artan girdi oranlarına karşın tarımsal üretim artışı
durağanlaşıyor. İnsan nüfusu büyüyor, kişi başına tüketim talebi artıyor fakat
su, gıda, enerji kaynaklarımız; barınma koşullarımız tehlike altında.
10 Haziran 2014 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)